Öncelikle bu tense Türkçe'mizde tam karşılığı olmayan bir zamandır. Çevirilerde geçmiş zamanda kullanılır. Ama her perfect
tense kullandığımızda arkasında bir hikaye olduğunu bilmemiz gerekiyor. Hatta Bazen eylem hala yapıldığı için şimdiki zaman
da olabiliyor.
1- Eylem daha henüz olmuşsa ve bunun üzerine başkalarına anlatmak istediğimizde:
"Have you heard the news?" (Haberleri duydun mu?)
"A plane has crashed." (Bir uçak kaza yaptı.) Olayın etkisi devam ediyor.
2- Tecrübelerimizden bahsederken;
" I have been to London two times. (Londra'da iki kez bulundum.)
"She has studied English for 2 years. (İki yıldır ingilizce çalıştım / çalışıyorum.) (belki hala çalışıyor.)
"I haven't seen John since last year. (Geçen seneden beri John'u görmedim /görmüyorum.)
Tecrübelerimizi, yeni olmuş bir haberi yani özetlemek gerekirse anlatmakta olduğumuz olayın etkisi hala devam ediyorsa bu zamanı kullanırız.
Çünkü geçmiş zamanın etkisi geçmişte noktalanmıştır. Hala devam etmiyor. Ama Perfect Tense cümlelerin
arkasında bir olay yatıyor ve olayın etkisi devam ediyor.
ÖRNEĞİN:
Peter has broken his arm. (Peter kolunu kırdı.) Yeni olmuş, hala kolu sarılı.
Peter broke his arm last year. (Peter geçen sene kolunu kırdı.) Geçen sene olmuş bitmiş bir olay anlatılıyor.
-"What's that smell? " (Bu koku ne?)
-"I have eaten "Mantı" with garlic." (Sarımsaklı mantı yedim.) Kokusu devam ediyor.
2 yıl sonra
-"Do you remember when I ate "Mantı" with garlic? " (Sarımsaklı mantı yediğimi hatırlıyor musun?) Fi tarihinde yenmiş bitmiş bir olay anlatılıyor.
.
I haven't seen Peter. (Henüz Peter'ı görmedim.) Hala yok.
I didn't see Peter. (Peter'ı görmedim.) Geçmişte bir zamanda onu görmedim. Olay öyle kapandı.
Bir ifadeyi nerelerde, nasıl kullandıklarını öğreniyorsun yoksa öyle olmasaydı çeviri programların yapay zekası buna yeterdi ve bunun sonucunda bütün dünyadaki İngilizce öğretmenleri işsiz kalırdı.
tense kullandığımızda arkasında bir hikaye olduğunu bilmemiz gerekiyor. Hatta Bazen eylem hala yapıldığı için şimdiki zaman
da olabiliyor.
1- Eylem daha henüz olmuşsa ve bunun üzerine başkalarına anlatmak istediğimizde:
"Have you heard the news?" (Haberleri duydun mu?)
"A plane has crashed." (Bir uçak kaza yaptı.) Olayın etkisi devam ediyor.
2- Tecrübelerimizden bahsederken;
" I have been to London two times. (Londra'da iki kez bulundum.)
"She has studied English for 2 years. (İki yıldır ingilizce çalıştım / çalışıyorum.) (belki hala çalışıyor.)
"I haven't seen John since last year. (Geçen seneden beri John'u görmedim /görmüyorum.)
Tecrübelerimizi, yeni olmuş bir haberi yani özetlemek gerekirse anlatmakta olduğumuz olayın etkisi hala devam ediyorsa bu zamanı kullanırız.
- Peki neden geçmiş zamanda kullanmıyorlar?
Çünkü geçmiş zamanın etkisi geçmişte noktalanmıştır. Hala devam etmiyor. Ama Perfect Tense cümlelerin
arkasında bir olay yatıyor ve olayın etkisi devam ediyor.
ÖRNEĞİN:
Peter has broken his arm. (Peter kolunu kırdı.) Yeni olmuş, hala kolu sarılı.
Peter broke his arm last year. (Peter geçen sene kolunu kırdı.) Geçen sene olmuş bitmiş bir olay anlatılıyor.
-"What's that smell? " (Bu koku ne?)
-"I have eaten "Mantı" with garlic." (Sarımsaklı mantı yedim.) Kokusu devam ediyor.
2 yıl sonra
-"Do you remember when I ate "Mantı" with garlic? " (Sarımsaklı mantı yediğimi hatırlıyor musun?) Fi tarihinde yenmiş bitmiş bir olay anlatılıyor.
.
I haven't seen Peter. (Henüz Peter'ı görmedim.) Hala yok.
I didn't see Peter. (Peter'ı görmedim.) Geçmişte bir zamanda onu görmedim. Olay öyle kapandı.
- Perfect Tense yapısını anlamakta hala güçlük çekiyorum .
Bir ifadeyi nerelerde, nasıl kullandıklarını öğreniyorsun yoksa öyle olmasaydı çeviri programların yapay zekası buna yeterdi ve bunun sonucunda bütün dünyadaki İngilizce öğretmenleri işsiz kalırdı.
They have written all the notes. (Bütün notları yazdılar.)
James has gone to the bank. (James bankaya gitti.)
Peter and Ronald have thrown a party. (Peter ve Ronald parti verdiler/ düzenlediler.)
James has gone to the bank. (James bankaya gitti.)
Peter and Ronald have thrown a party. (Peter ve Ronald parti verdiler/ düzenlediler.)
She hasn't answered the phone. (Telefona cevap vermedi.)
We haven't had a holiday this year. (Bu yıl tatil yapmadık.)
Have you been to Izmir? (Izmir'de bulundun mu?)
Yes, I have. (evet)
No, I haven't. (hayır)
Have they arrived? (Vardılar mı?)
Has Betül seen him before? (Betül onu daha önce gördüm mü?)
Yes, I have. (evet)
No, I haven't. (hayır)
Have they arrived? (Vardılar mı?)
Has Betül seen him before? (Betül onu daha önce gördüm mü?)
already
I have already eaten my lunch. (Öğle yemeğini çoktan yedi.)
She has already finished her homework. (Ödevini çoktan bitirdi.)
Peter has already started eating dinner. (Peter çoktan akşam yemeğini yemeğe başladı.)
just
biraz önce/ az önce / daha yeni. have + just + verb3
They have just painted the fence. (Çiti az önce boyadılar.)
He has just arrived the airport. (Hava alanına daha yeni vardı.)
They have just painted the fence. (Çiti az önce boyadılar.)
He has just arrived the airport. (Hava alanına daha yeni vardı.)
RECENTLY / LATELY
Son günlerde / son zamanlarda Cümlenin sonunda bulunur.
Where have you been lately? (Son zamanlarda nerelerdeydin?)
I haven't seen john recently (Son zamanlarda John'u göremiyorum.)
Where have you been lately? (Son zamanlarda nerelerdeydin?)
I haven't seen john recently (Son zamanlarda John'u göremiyorum.)
YET
Henüz / daha Cümlenin sonunda bulunur.
dikkat: Olumsuz ve soru cümlelerinde bulunur!
The plane hasn't arrived yet. (Uçak henüz varmadı.)
She hasn't written the reports yet. (Daha raporları yazmadı.)
They haven't come to the exhibition yet. (Sergiye henüz gelmediler.)
Have you drunk this coffee, yet? (Bu kahveyi henüz içtin mi?)
dikkat: Olumsuz ve soru cümlelerinde bulunur!
The plane hasn't arrived yet. (Uçak henüz varmadı.)
She hasn't written the reports yet. (Daha raporları yazmadı.)
They haven't come to the exhibition yet. (Sergiye henüz gelmediler.)
Have you drunk this coffee, yet? (Bu kahveyi henüz içtin mi?)
EVER
hiç Genellikle soru cümlelerinde bulunur.
Have you ever eaten this meal before? (Daha önce hiç bu yemeği yedin mi?)
Have you ever been to Hawaii? (Hiç Hawaii'de bulundun mu?)
Has she ever seen him? (Onu hiç gördü mü?)
Olumsuz sorularda:
Hasn't she ever listened to Mozart? (Hiç Mozart'ı dinlemedi mi?)
Haven't they ever dreamt of being rich? (Hiç zengin olmayı hayal etmediler mi?)
Have you ever eaten this meal before? (Daha önce hiç bu yemeği yedin mi?)
Have you ever been to Hawaii? (Hiç Hawaii'de bulundun mu?)
Has she ever seen him? (Onu hiç gördü mü?)
Olumsuz sorularda:
Hasn't she ever listened to Mozart? (Hiç Mozart'ı dinlemedi mi?)
Haven't they ever dreamt of being rich? (Hiç zengin olmayı hayal etmediler mi?)